12 Nis 2010

kaybettim aklımı

Elinde ki şekeri paylaşarak hayallerini göstermiş vaktinden çok çok önce yaşlanmış kahverengi gözlü kısacık saçlı bir kız çocuğu.
Bak annemle babam doğum günümde aldılar bu bisikleti bana diyor kırmızı dört tekerlekli bir bisikleti göstererek.
Armut ağaçlarının arasında yürüyoruz.Herkes bu ağaçlara tırmanamazdı diyor.Hep ben tırmanırdım.Ama annemle babam bu bisikleti alınca bıraktım armut ağaçlarına tırmanmayı.Herkes kızdı bana oynamadılar benimle çünkü bisikletleri yoktu.İşte o gün sürerken bisikletimi çağırdılar beni de.Yeniden aralarına katılmanın heyecanıyla ne kadar hızlı olabilirsem bu hantal bisikletle o kadar hızlı gittim yanlarına diyor.Taşlarla armut düşürmeye çalışıyorlardı. Güldüm hepsine kahkahalarla.Tam o sırada geldi kafama
o taş parçası.Balkonda annemin sesi.Herkesin çığlıkları..Hiç ağlamadım biliyor musun diyor.Bisikletimi aldım yavaşça yürümeye başladım.Babam yoktu nöbetçiydi yine. Yokluğunu düşününce gözümden yaş gelir gibi oldu diyor ama ben o sert asker babanın tek kız çocuğuydum güçlü
olmalıydım bir erkek kadar güçlü diyor.
5. katta ki evimizin balkonundan annem çıkmış kal orda diye bağırıyordu,dedem çoktan aşağıya koşmuş yanıma geliyordu diyor.Mutluydum ama ben,herkes benimle ilgileniyordu ya mutluydum diyor.
Şekerini bana uzatıyor,elimi uzatıyorum almak için.Ellerim kan içinde.Görüşüm bulanıklaşmış kafamdan akan kanlar yüzünden..Annem çıkıyor apartmanın girişinden koşarak,gözlerinde kendimi görüyorum 6 yaşında kahverengi gözlü kısacık saçlı bir kız çocuğuyum
kelebeklerin tek günlük ömürlerine acıyıp yine de kelebek olmaya özenen.
Bisikletime atlıyor kaçıyorum ta ki bir mazgala takılıp bütün yüzümü asfalta sürtene kadar...

İçime üflemiş nefesini;yüzüne kezzap atılan bir fahişe...
Kırmızı rujundan sürmüş dudaklarıma,aynaya bak ne kadar güzel oldun diyor sesi anne şefkatiyle..Gençtim diyor.Her gün gelirdi babamın bakkal dükkanına,pencereden izlerdim onu,o da göz ucuyla hep beni keserdi.Sonra köpek oldum o şerefsizin peşinde,ne isterse yaptım,ailemi arkamda bırakıp ufacık bir torbayla kaçtım ona.Küfürler etti,dayak yedim daha körpeciktim tenime sadece onun elleri dokunurdu ve işte beni ilk o pazarladı şişko ihtiyarın tekine...
Bilemezdim ki diyor...Gençtim diyor,hayallerim vardı benimde;Mutlu bir evim,huzurlu bir yuvam olacaktı diyor
simsiyah saçlarımı örerken elleri anne şefkatiyle.Her akşam küçücük mutfağımda yemekler hazırlayacaktım ona diyor.Aynaya bakıyorum.Yüzümde kezzap yarası,tüm yüzüme bulaşmış kırmızı rujum,saçlarım yoluk yoluk...Kaçıyorum arkamda kırılmış parfüm şişeleri bırakarak...

Değerini bile bile feda etmek zorunda olduğun kartlar vardır en zoru onlarla vedalaşabilmektir demiş en değerli
kartıyla vedalaşmış iç titreten bir ruh hassası...
Can acıtır aldatılmak.Güvenemezsin kimseye diyor, güvenilmeyeceğini ispatlamaya çalışırken.Soyun, tek istediğim içini görebilmek,giydiğin insan kostümü sana yakışmıyor.Avuçla göğüslerini parçalamak istercesine,içine al hayal kırıklıklarını,hızla git gel acının koynunda son kez yaşarcasına orgazmını diyor.Şeytan itaat ediyor her söylediğine.Gülümsemesi can yakıyor,biliyorum kaçmalıydım,ama kaçamadım o kendim kadar iyi yapacağını bildiğim kahvesinden yudumlarken diyor.Bir kez olsun
gelmeliydi evime,tadına bakmalıydım kırmızı rujunun, gamzelerinden tutmalı içine girmeliydim en acımasız halimle
haykırışlarını duyarken diyor.Tuttuğu saçlarımdan bir tutamını ellerinde bırakıp uzaklaşıyorum zehrini dilimde
hissederken.İğrenç bir karısın sen diyor ruhumun fahişesine ruhumun iyi olan tarafı biliyor hiç kazanamayacağını.
Ama kaçıyor yine de dilimde zehrinin tadı...

Arkana bakma,asla ama asla arkana bakma demiş koltuğundan hiç kalkmayıp tüm gün bilgisayar başında oturan bir alkolik...
Ben hep yalnızdım diyor.Akıllıydım,kendime güvenim vardı ama hep yalnızdım.Bunu ben tercih ettim diyor.Ta ki o geldi girdi hayatıma...Çocuk gibiydi hep;ilgiye muhtaç şımarık bir çocuk diyor.Ne kadar da güzel başlamıştı her şey. Sabahlara kadar içip sarhoş olup beraber şarkı söylerdik.Sonu yok bunun dedikçe ben neyin sonu var ki derdi.Eti puf,çubuk kraker ve üçü bir arada
kadar basitti bizim aşkımız.Tabi ki aşksa bu.Kırdık birbirimizi anlıyor musun çok kırdık.Parça parça ettik ve hiç toparlayamadık.Konuşma hakkı vermedik,hep başkalarının sözlerine inandık,yaralandık.O yaralar hiç kapanmadı diyor,yeşil tuborgundan bir yudum alarak.
Hala anlayamıyorum birbirimizi ne için kırdığımızı,ne için parça parça ettiğimizi.Ama arkaya bakmamak lazım yola devam etmek,pişman olmamak lazım biliyor musun diyor yeşil tuborgunu bana uzatarak.Kutudan bana bakan gözler görüyorum.İçimden aldırdığım onun hiç bilmediği ve hiç bilemeyeceği meleğin gözleri bakıyor.Ağlamış çok ve çok yıpranmış,her şeyin kırgınlığı içinde,kalbi parça parça olmuş.Fırlatıyorum tüm gücümle elimde ki kutuyu bilgisayara.Masmavi odadan kaçıyorum deliler gibi bağırarak...

Elimden tutup,yön göstermiş,topluluk içine hiç girememiş cüzzamlı ibne bir cüce...
Bak burası eskiden lunaparktı diyor.Tam şurada pamuk şeker satılırdı diyor eliyle demirleri çoktan paslanmış bir pamuk şeker arabasını göstererek.Az ileride aynalar vardı diyor,hızla ama küçük adımlarla oraya gidiyoruz.Tam şurada tanıştık onunla,o kadar güzeldi ki,cildi bebek gibi parlıyordu en fazla 20 yaşındaydı,körpecik,yan gözle bana baktı ve gülümsedi diyor,kurtuluşum yoktu artık ondan...Ama beni bitirdi diyor,hep daha fazlasını
istedi.Bende hep daha fazlasını verebilmek,için çok çalıştım,çöktüm,kayboldum..
Bir gün diyor,eve çok geç bir saatte döndüm,inleme sesleri evin her yerinden duyuluyordu,gözümü bile kırpmadan öldürmeyi düşündüm ikisinide elime aldığım kör bıçakla,
yapamadım arkamda kan damlaları bırakarak çıktım gittim..İşte o gün hastalandım şu kahrolası elimde ki yara yüzünden diyor elindeki şarap şişesini uzatarak.Tam bir yudum alacakken gözüm aynada ki ellerime takılıyor.
Her yeri yara kaplı ellerimde eğrelti durmuş efes güneşi yere çarpıyor,patlıyor her yerşarap,arkama bakmadan koşuyorum..

Kalbimi al senin olsun,bana ne yaparsan yap,senin için ölürüm ve öldürürüm demiş haddinden fazla yakışıklı bir adam...
Çok can yaktım diyor söze nereden başlayacağını bilemeyerek.Çok leşim var arkamda.Ama suç benim değil, sonsuzluğumu paylaşacağım birini aradım ben yıllarca diyor.Sözcüklerimi paylaşacak birini aradım.Biri sana her şeyini verir ama sen bir şey hissetmezsin.Aşk böyle bir şey işte.Bir çeşit köpeklik.Hep bir taraf daha fazla.Ben hep az olan taraftım.Ta ki o karşıma çıkana kadar.İftiraların altında ezilmiş yıpranmış,kuytu bir köşeye saklanma ihtiyacı duyan,bebek sevgili.Bir çeşit rüzgar.Herkesin hayatına girmiş ve herkesin hayatını tarumar etmiş;en çok kendi hayatını sikip attığının farkına varmamış hiç.Her rüzgarın gelip bir ağaç gölgesinde dinlenmeye ihtiyacı vardır dedim ona çok sıcak bir ağustos öğleni.Sanırım bu cümleleyle sundu hayatını bana diyor.Bıraktım her şeyi,bıraktı her şeyi...Korkmuyor muyum?Elbette çok korkuyorum.
Bir rüzgarı ne kadar tutabilirsin ki bir ağaç gölgesinde.Hayatları tarumar etmeye alışmış birisini ne kadar zincirleyebilirsin.Ama bir şeyi de farkediyorum. Sonsuza kadar yanımda o gidemez bir yere. Gider,eser,gürler ve yine geri gelir.Bir çeşit bağımlılık gibi.Her daim esrar kafası paylaştığımız diyor.Ciğerlerine çektiği tüm dumanı üflüyor suratıma.Öksürmeye başlıyorum.
Koşacak gücüm yok,esecek takatim yok yığılıyorum olduğum yere...

Eskisinden daha küçük gözüküyor dünya gözüme...
Sanki her şey mümkünmüş gibi...Her şeyi yapabilecek,her yere gidebilecekmişim gibi..
Sınır yok,dur durak yok...
Elinde ki şekeri paylaşarak hayallerini göstermiş vaktinden çok çok önce yaşlanmış kahverengi gözlü kısacık saçlı bir kız çocuğu.
İçime üflemiş nefesini,yüzüne kezzap atılan bir fahişe.
Değerini bile bile feda etmek zorunda olduğun kartlar vardır en zoru onlarla vedalaşabilmektir demiş
en değerli kartıyla vedalaşmış iç titreten bir ruh hassası.
Arkana bakma,asla ama asla arkana bakma demiş koltuğundan hiç kalkmayıp tüm gün bilgisayar başında oturan bir alkolik.
Elimden tutup,yön göstermiş,topluluk içine hiç girememiş cüzzamlı ibne bir cüce.
Kalbimi al senin olsun,bana ne yaparsan yap,senin için ölürüm ve öldürürüm demiş haddinden fazla yakışıklı bir adam.

Hiç yorum yok: