28 Ara 2010

ve şimdi bir kalbi bir bedenden ayırıp gitmenin tam vaktidir *

biz hep çocuktuk
kulağıma eğilir fısıldayarak
kaybolanlar tibete gider
derdin ardından koca bir kahkaha patlatarak.
korkar,ellerini daha sıkı tutardım.
biz hep çocuktuk
ve sen
her beş dakika da bir
ne zaman yaşlanacağız diye sorardın.
ne cevap verebilirdim ki...
"ilk beyaz saçımızı gördüğümüzde"

"seni tanıyıp anlayıp sonra seni sevemeyen insanlar varsa bu dünya da nasıl yaşayabilirim ki ben?"
cevaplayamayacağım o kadar çok cümle kurardın ki,
yüzümde açıklanamayan bir gülümsemeyle bakardım sadece.
Anlardın hep ve daha çok cümle kurmaya başlardın.

Ben gözyaşlarımla yıkarken ardımda bıraktığım cesetleri
ve
her çözdüğüm soru başına sıra arkadaşımın pet şişeye koyduğu vişne votkadan yudumlarken;
Sen ölü ozanlar derneği okuyup kızlara dokunmaya korkardın
ve
ş ve ç 'yi birbirine karıştırırdın.
sonra hep bana kızardın
"mutlu musun şimdi mal gibi bir çocuğum ben,git evlen be sen"

Bitmek bilmeyen mide bulantılarımız vardı
biz hep çocuktuk
ve
pudingin soğumasını bekleyemez hep dilimizi yakardık
sonra sabırsızlığımıza kahkahalarla gülerdik.

Ben hep çocuktum
sen kitapların arasına gömülmüş harıl harıl çalışırken...
O kadar küçüktüm ki;
elimde ki tebeşiri
burnuna doğru uzatıp
haydi bana seksek çiz derdim,
bir yandan seni bir daha rahatsız etmeyeceğime dair sözler verirken...
"çok uslu olacağım ve sen artık bana hiç kızamayacaksın"

Sen hep çocuktun
ben vitrinde duran yabanmersinli turtayken...
O kadar küçüktün ki;
elinde ki beş lirayı
dükkan sahibinin göbeğine doğru uzatıp
ne kadar olur bu paraya diye sorardın,
bir yandan benimle hiç küflenmeyeceğime dair sözleşmeye çalışırken...
"seni hiç yemeyeceğim,hep saklayacağım"

Arkanı dönüp giderken,
paçana yapışıp gitme diye ağlayacak kadar küçüktüm ben.
ve sen
yıllar önce ben dönüp giderken çıkan ayak seslerimi hatırlayacak kadar kindar...

Gözlerimden hep yağmurlar yağdı bulutlara,
yerçekimine inat.
ellerin ellerimde;
ağzında,
"Bir varmış bir yokmuş..çok gülebileceği bir elf kızıyla geçirdiği değerli zamanlarda onu hep ağlatırmış"
masalının girizgahı ...

Biz hep çocuktuk...
ama,
bir gecenin bir yarısı;
aniden yaşlandık,
senin ellerin boynumda,
benim ellerim dudaklarındayken;
hemde daha birbirimizin saçlarında ki beyazları bile görememişken.

Gerçeklerden nefret etmeye devam eden biz;
İçi çiplerle donatılmış bir ben,
Kumandamı bulamayan bir sen.

Hep hayalini kurduğun gibi...
at beni sonsuz yükseklerden şimdi,
binlerce kitap binlerce sigara ardımdan.
okuyayım,içeyim hep düşerken;
geçmişim,geleceğim hepsi silinsin bir yandan.
son kitabın son sözcükleri bittiğinde
okyanusa düşeyim,
en dibe battığımda bir midyenin içine gireyim
okyanus mavisi ruhsuz bir inci olayım.
ruhum;
bulutların üstünden,
kısa saçlı kız çocuklarının üstüne sigarasının külünü serpsin.


* başlık Cem Adrian 'hoşçakal' parçasından.

12 Ara 2010

sen gidiyorsun ve ben bitiyorum

günümün bir anlamı varmış gibi,
gözüm hep saatte.

tik-tak.
tik-tak.

ne kadar daha zorlayabilirim kendimi?
ne kadar daha varmışsın gibi yapabilirim?

ellerime tutuşturup gittiğin nergislerin kokusu tüm odayı dolduruyor.
derin derin nefesler alıp veriyorum,
araya kokun karışmıştır diye...

biliyorum;
çırpınışlarımın,
yersiz
zamansız
yetersiz
olduğunu...

ne demem gerekiyor,
ne yapmam gerekiyor..

biz o treni bir kere kaçırdık

ellerimden kurtuldu ellerin
bir kez daha.

Duruyorum...
öyle sessizce,
duruyorum...

susuyorsun...
susmaya o kadar çok anlam yüklüyorsun ki,
eziliyorum altında susuşlarının.
ağzımı açmaya çalışsam da tek kelime çıkmıyor;
görüyorsun ve gözlerini kapatıyorsun.

özlemek;
bir virüs gibi yayılıyor vücudumda.
dökülüyor her yanım,
kırılıyor.

sanırım öleceğim.