17 Şub 2011

Pas

Ekmek kırıntıları gibi,ayak izlerini bırakıyorsun ardında.
Şeker kokusuna gözünü açmış ve uyku mahmurluğunu henüz üzerinden atamamış küçük bir kız çocuğu gibi takip etmeye çalışıyorum ayak izlerini,ürkerek.

"Oynamazsan ölürsün."

Göz kamaştırıcı bir ışık, önce.
Sonra, sağır edici bir patlama.
Ve; ardında bıraktığın ayak izlerine dolmaya başlayan su.

"Kimin gözyaşları?"

Yetişemiyorum.
Yüzyıllar geçmiş gibi.
Çamura dönüyor tüm dünyam.
Ayaklarım,ellerim,dudaklarım.
Akıyor damla damla.

"Gökkuşağı nerede?"

Renkler yok.

Hani kaybolamazdım daha fazla?

8 Şub 2011

ince bağırsağımdan kolye yapacağım sana boynuna tak diye ne çok yakışır sana

Ellerinle kaburgalarımı açsan ve gözlerini sokup içime baksan;
görebileceğin tek şey zift.

O emdiğin çiğ sütle gelişmiş hücrelerine;
zerre etki etmeyeceğini bildiğim tüm küfürleri ağzımda biriktirip,
geldiği gibi geri yutuyorum.

Yapış yapış.

Susmanın nimet olduğunu bilecek kadar çok ihanet gördü gözlerim son bir kaç yılda.
O yüzden...
Önemli değil.

Zaten ben hep.

Uymamı söyledikleri o kalıba;
sıkışabildiğim kadar sıkışmaya,
dayanabildiğim kadar dayanmaya çalışırım.
Ama;
olmaz.
Başaramam.
Sığamam.
Sonra.
Avazım çıktığı kadar bağırırım.

Yeter!
Kalıbınızı alıp siktirip gidin lütfen.

Etrafımdaki götleri görmezden gelme yeteneğimi kaybettim sanırım,
kısa bir zaman önce.
Tahammülsüzlüğüm bundan hep.

Üzgünüm

1 Şub 2011

Ezber

Dizlerinin üstüne çöküp,patlamaya yüz tutmuş bir zevkle gözlerini açıp,tenlerini pazarlamaya çalışan kadınlara dik dik bakıyorum.
Bir damla kanın düşmesiyle yaşanacak avlarını parçalama eyleminden önce,o bir kaç saniyelik birbirini tartma kısmını yaşayan sırtlanlara benziyorlar.
Genzimi yakmaya başlayan safrayı geri yutuyorum,acısını tüm yemek borumda tekrar hissederek.
Dişi tavus kuşlarının tüylerinin hiçbir çekiciliği olmadığını ama erkek tavus kuşlarının tüylerini dişileri etkilemek için açtığını hatırlarken,bakışlarımı kaçırmadan bir sigara yakıyorum.
İç güdülerim yere çökmemi emrederken,varoluşumu borçlu olduğumu söyledikleri o tek kaburgam beni ayakta tutuyor sanki ve yüzlerini dudaklarımdan kesik kesik çıkan dumanla yıkıyorum hepsinin.
Hepsi;bir diğerini görmüyor-muş gibi yapıyor.
Hepsi;ben bir diğeri değilim dermiş gibi ruhlarında dolaşan kıskançlık tohumlarını daha sonra sulamak için derinlere bastırıyor.
Hepsi;bir diğeri olduğunu kabul etmeden ellerindeki farklılıklarını, yüzlerinde hoş bir gülümsemeyle erkeğe sunuyor.

Adem'den gelme küstahlıkla,canı çekiyor erkeğin.
Her kadında;soyundan gelme o kanla,her defasında bir dünyaya düşüşü yaşıyor.
Bu O'nun hatası değil.
Bu O'nun ezberi.
Aslında tek bir hatası var;her seferinde ona içini açacak Havva'yı yaratan dölü,rahme boşaltması.
Ama dedim ya bu O'nun ezberi.

Ateşe elini bir kez sokmuşsan ve o acıyı tatmışsan
ikincisine,istemesen de engel olamazsın

İştahı gözlerimle buluşuyor.Beni ayakta tutan o kaburga bakışlarının hazzıyla titriyor.
Kibirli bir iç çekişle,gülümsüyor ve dudaklarını yalıyor.
Şah damarım zonklamaya başlıyor.
Tuzla buz oluyor varoluşumu borçlu olduğumu söyledikleri o tek kaburgamdan aldığım cür'etim.
Patlamaya yüz tutmuş bir zevkle açılan gözlerimle,dizlerimin üzerine çöküyorum.
Elimdeki tek farklılığı sunabilmenin gururuyla; bir diğerini görmüyor-muş gibi yapıyorum,kıskançlık tohumlarımı daha sonra sulayabilmek için ruhumun derinliklerine bastırırken.

Havva'dan gelen bilmişlikle,içimi açıyorum.
Her erkekte;soyumdan gelme o kanla,her defasında bir dünyaya düşüşü yaşatıyorum.
Bu benim hatam değil.
Bu benim ezberim.
Aslında tek bir hatam var;her seferinde dizlerine çökeceğim Adem'i yaratan dölü,rahmimde büyütmem.
Ama dedim ya bu benim ezberim.