9 Eyl 2009

özgürsün artık

farkındayım...
hayatta kalmamı sağlayan kan pompalayan et parçam hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak...
öyle acıyor ve öyle batıyor ki güçlükle nefes alıyorum geceleri...
hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak yüreğim...
hiçbir zaman kimseye koşulsuzca güvenemeyecek...
hiçbir zaman o saf katıksız sevgiyi yakalayamayacak artık..
çocukca çırpınışlarla havalanamayacak..
inanamayacak...
özelini paylaşamayacak...
gizemini sunamayacak...
hiç kimseye can dostum diyemeyecek...
kanamaktan öteye gidemeyecek ömür boyunca...
derin bir sızı kaldı arkanda...belli belirsiz gözyaşları...
nefret ve kin duygusunu bu kadar yakın hissetmemiştim kendime hiç...
bana bu iki duyguyu öğrettiğin için teşekkür ederim ruhum...
artık özgürsün..
uçabilirsin kanatlarını kıranların yanına..
.

3 Eyl 2009

hep karanlığa kaçan karafatma

içimde ki boşluğu farkettim bu gece..
dolmak bilmeyen ve damla damla boşalan...
her gün aynı tekrarların arifesi..
ne haddinden az ne haddinden fazlaydım aslında 
tam kararındaydım
kararlarımın gölgesinde..

kayboldum..
yere atacak ne kaldı ki ufacık ellerimde...
arsız bir çocuk gibi tükettim son ekmek kırıntılarımı da..
zamansızca..

1 Eyl 2009

ah bu şarkılar olmasa

şehirler arası yollardaydım yine...yanımdan hızla,daha ne olduğunu anlayamadan şehirler geçiyordu..camda silüetim...yorgun,mosmor,çökmüş gözler...yanım boş,ayaklarımı uzattım...kulağımda "düştü elleri içinde ki boşluğa su titredi yaprak oynadı dalından" diyordu Cem Adrian..elimde ki kitabı yeni bırakmıştım..birer sigara içebilelim diye durdu otobüs iki şehir arasında o hiçbir zaman varolmayan ama betondan duvarlarla han görevi yapan yarım saatlik ihtiyaç yerinde... Özlemiştim ya...Öyle çok özlemiştim ya...sigara içememek bile koymuyordu...Yola devam etsindi otobüs...hiç oyalanmasındı...Tam o sırada kaldırdım kafamı içimde ki boşluktan... İçinde binlerce renk barındıran ama sen yokken hep siyah atıp duran göğsümde ki et parçası yerinden çıkmak istercesine çırpınmaya başladı..Gözlerimi kapattım ve tekrar açtım...Ordaydın...Karşımda...O 1 saniye içinde tanımıştım seni...Ama nasıl olur dedim içimden...Ama nasıl olur...Aynı anda ellerim titremeye başladı...kulaklıkları çıkarttım...çantamı aldım ve merdivenlerden inip han görevi yapan yarım saatlik ihtiyaç yerine adım attım...bir sigara çıkarttım..yaktım..bir nefes duman çektim içime bolca serin havayla...gözlerimi tekrar kapattım ve açtım...tabi ki sen değildin..ama yıllar sonra bile içinde binlerce renk barındıran ama sen yokken hep siyah atıp duran göğsümde ki et parçasını ancak sen böyle çıldırtabilirdin... kokun buldu anında beni...delirtircesine yavaş yavaş dolaştı önce boynumda, kulağımın arkasını okşadı,yanağıma dokundu,dudaklarımı buldu ve nefesimle ciğerlerime doldu...titredim...sigaramı söndürdüm ve yenisini yaktım...ıslak,yapışkan ve serin bir hava vardı...kafamı çantama gömdüm biraz öyle kaldım...kulağımda sesin..vücudumda ellerin...saçlarıma yapışmış o hiçbir parfümle elde edilemeyecek kokun...kafamı kaldırdım,o kadar çok insan vardı ki etrafımda...masmavi iki çift göz bana bakıyordu...ona bakışlarımdan rahatsız olmuş belli ki o da bana bakmaya başlamıştı..Aynı anda ama tam aynı anda telefonlarımıza sarıldık...kendi kendime içimden gülümsedim..belki onunda tıpatıp bana benzeyen bir cenneti vardı..neden olmasın...bunun için varolmamış mıydı dünya..sürekli bizi şaşırtmak için...uyuyordun...gözlerimin önünde o uyku halin vardı...bembeyaz yumuşacık tenin...denizleri kıskandıracak gözlerin yavaşça açılmış,edebi metinler dersinde gördüğümüz kiraza benzetilen dudaklarını yavaşça aralamış..seni bekliyorum çabuk gel diyordun...uyu cennetim dedim uyu...camda sülietim...yorgun,mosmor,çökmüş gözler... yanım boş,ayaklarımı uzattım..kulağımda "kal duymayı bekledi git duymayı değilde sadece sevilmeyi istedi bu onun suçu değil de döküldü bu gece yağmur gözlerine eline yüzüne al ısıt elleri çok soğuk kapa göğsüne"" diyordu Cem Adrian...uyu dedim uyu cennetim...