24 Ağu 2010

bir dövebilseydim seni! ah bir dövebilseydim

Gözümü açtığımda aklıma ilk gelen şey Annie'ydi.
Çin işkencesinden beter olan,içine bir türlü gömülemediğim tek kişilik sert mi sert yatağımdan kalkıp, doğrulduğumda da çıkmadı hala aklımdan Annie.
Beynimin çalışma prensibini hiçbir zaman anlayamamış biri olarak,hay sıçıım yine ne boktan bir gün Annie'nin ne işi var şimdi aklımda diyip su ısıtma cihazına doğru yollandım.
Yüzü gözümün önünden bir türlü gitmiyor.
Ben hayatımda Annie kadar benciiiil,nankööööööör,mızmııııız,mıymıntııı,kıymet bilmeeeez,sözler verip sözlerini tutmayaaaan bir kevaşe tanımıyorum.
Hele böyle insanın yüzüne,ben dünyadaki en masum kişiciğim nolur beni alın,sevin,kollayın bakışları yok mu? Ah bir kelaynak kuşu olsaydım da o gözleri gagalıyıverseydim...
Evet anlıyorum hadi annen baban yok,kimsesizler yurdunda büyüdün ama bu sana her hakkı veriyor mu be lanet karı.
Yıllarca birlikte yaşadığın,gözünün içine bakan,her dediğini yapan,mutsuz olduğunda seni neşelendirmeye çalışan,senden ayrılmamak için türlü numaralar
yapan en yakın dostunu tek kalemde nasıl silip atabilirsin?
Ki o senin için o aileyle gitmedi,hayır dedi Annie'siz hiçbir yere gidemem dedi,senin ağlamalarının kıskançlıktan olduğunu hiç düşünmedi.John'un sidikli yatak çarşafını alıp,altına işemiş gibi yaparak o gıcık olduğum sarışın anne demeye bin şahit isteyen süslü zengin karısını kendinden nefret ettirdi.
Ama ya sen ne yaptın ha Annie ne yaptın? Çaylar hazır efendim diyip önlerinde nazik nazik davranıp,kadının aklını çeldin,kendini sevdirdin.Ve yamayıverdin kendini.
Ellerim titriyor şu an sinirden.
Nerden geldiyse aklıma uyuz.
Birde Tony evlat edinildiğinde bu Annie ağlamıştı Candy'e sen benim annemsin diye.Candy'de buna sarılıp sen de benim babamsın demişti de bende anneme gidip yalvarmıştım ikisini evlat edinelim onları ayırmayalım diye.Nerden bileyim senin,kıskannnçç,düşmanımın başına bile dilemeyeceğim bir evlat olabileceğini.
Hayır normal bir kızın aklına Anthony gelir,ne bileyim en azından benim için Terry gelir ama Annie gelmemeli.
Şimdi otur işin yoksa o kökünden kazıyamadığın kahküllerini,suratına geçiremediğin yumrukları düşünüp sinir ol.
Yok böyle bir şey.

20 Ağu 2010

bir parmak toz olmuş lanet olasıca gözlerim

beynimi yemekten vazgeçer misin sürtük dedim
kafamı sertçe kaldırıp,
gözlerimi kocaman kocaman açıp
yüzüne tükürecekmişim gibi,
haşin bir ifade takınarak.
sesini hiç çıkarmadı.
yeni açılmış bulaşık süngerinden
nasıl nefret ediyorsam
senden de öyle nefret ediyorum dedim
bir yudum su içerken.
yavaş yavaş göz bebekleri büyümeye başlamıştı.
canım sıkılıyordu
ve aranıyordum
keyifle gülümsedim.
senden şu küçük parmağımın yarısı kadar
bile adam olmaz dedi
sol elinin yarısı yenilip manikürü bozulmuş
küçük parmağının tırnağını
yüzüme yüzüme uzatarak.
en son ne zaman ellerine baktın hatırlıyor musun?
diye sordum gülümsememi daha da çoğaltarak.
ellerini ceplerine soktu ve kafasını öne eğdi fıstık yeşili koltuğa otururken
biliyordum az sonra cebinden,
unutulmuş, çamaşır makinasında yıkanmış ve topak topak olmuş
bir mendil parçası çıkartıp,yüzünü buruşturacaktı,
kısılmış gözlerini yüzüme dikerek.
ve tam düşündüğüm gibi oldu.
tek kelime etmedi yine de,
kıyafetlerimi giymemesi gerektiğini iyi bilirdi ama hiç dinlemezdi.
kocaman bir kahkaha attım bilgisayar masasının üzerine uzanıp çakmağı almaya çalışırken.

aslında hiçbir şey olmadığını benden daha iyi biliyorsun,
herkesi aşağılayıp,en iyi bok benim demelerin bu yüzden..
diye başlayan bitip tükenmeyecek bir tirada girdi.
derin bir nefes alıp dumanı bacaklarına üfledim.
seviyesiz günümdeyim kaltak,yanlış ata oynuyorsun,
yedi ceddine küfür sıralayıp hiçbir şey olmamış gibi gelip sarılabilirim sana dedim yüzümü buruşturarak.
tırnaklarına sürmeye başladığı orospu kırmızısı ojesinden gözlerini ayırıp
yavaş yavaş tüm gözeneklerimi süzdü.
yazamamanın suçlusu ben değilim diyordu ki,
su içtiğim bardak duvarda patladı siktir git orospu diyerek
kesti sesini.
sakince devam etti ojesini sürmeye,
ağlamaya başlarken ben.
yavaşça süzüldü yatağa,yanıma.
saçlarımı ellerinin arasına aldı ve sarıldı hiç bırakmayacakmış gibi.
yeni bir mit sıçarmış gibi kulağıma fısıldadı sonra en seviyeli ses tonuyla.
geçecek hepsi

12 Ağu 2010

yak bir sigara osman abi iyi gider kahvenin yanında

rezistansı kreç kaplamış çamaşır makinası gibi
olur olmadık sesler çıkartıyorum
her çalışma tuşuma basıldığında.
tüm karaktersizliğine rağmen
karakter martavalı okuyan tipler gibi
ezberden yaşama gayreti içindeyim
her sabah uyandığımda.

yıllarca içimdeki yangını söndüren sesin;
inlerken kulaklarımda kilometreler öteden
orospu diye..
acımazdı canım hiç.
taştım çünkü ben.

taştım
ve
buharlaştı
bütün suyum.

şimdi.
sıcak sudan çıkartıp,
koparıyorum içimde ki yumuşamış
tüm duyguları.

artık.
bir su kaynatma cihazıyla evliyim ben.
metresim bir kavanoz kahve.
bedeli selülit.

10 Ağu 2010

karpuz koydum denize kırma belimi pakize

tatil-miş.
aileyle tatile çıkılır mı?
hadi evet 25 yaşından sonra tekrar onlarla yaşamaya başlıyorsun ama evin içinde sürekli kaçacak yer oluyor.Fakat tatil öyle mi? Hayır. Daha arabanın içinde başlıyor muhabbet.
Biz muhteşem bir aileyiz sarılalım sıkı sıkı,ramazanda da Mevlana şehri Konya'yı ziyarete gidelim.bla bla bla.Evet burdada kaçabiliyorsun...uyuyorsun.ama her uyumanın bir uyanma kısmı mevcut oluyor.
Denize girsene kızım,güneş kremi sürdün mü kızım,bizim kızımız çok güzel yüzer hadi göster teyzelere amcalara kızım.
kızım yemek ye biraz,kızım hep kahve içme,kızım o el kadar elbiseyle dışarı çıkılmaz,ah benim kızım tekila da içermiş,ay benim kızım bira da içermiş,yuh ama kızım daha ne kadar içeceksin.
gibi diyalogları tamamen es geçiyorum.
İkinci günden sonra dişleri bileyip her an kavga moduna hazır yaşamaya başlıyorsun.
Siz bana bulaşmayın ben de size bulaşmayayım.
Tabi bu arada yıllardır görüşülmeyen çocukluk arkadaşıyla(ilk aşk oluyor kendisi) oluşan bariz elektriklenmeler farkedilip iki aile aranızı yapmaya çalışıyorsa tek yapabileceğiniz elektriklendiğiniz kişiye kaçır beni buralardan alkolün dibine vuralım demek oluyor.Ve,ah ne sevimli çocukları olur ah x çok kibar pek nazik bir çocuk ah Esther pek hanım bir kız azcık deli ama kim deli değil ki bu zamanda sahi o dövmeleri neden yaptırdı cümlelerini yıldırım hızıyla arkanızda bırakıp 5 yaşındaki çocuklar gibi elele sahile içmeye koşturuyorsun.
Her uyuma gibi her alkolünde bir sonu oluyor mutlu huzurlu saatleri kuma gömüp balkonda edilen Amerika kaka abi Ergenekon başımızı çok yaktı devrem sohbetinin içine akıyorsun.
Rakı doldurma,çay koyma,bira şişesi toplama üçgeni arasında,msnde iki çift fingirdeyip yine uyuyorsun.
Tek bilinmeyen şey bunun sadece başlangıç olduğu.
Evden çıkılmadan önce sana söylenmeyen köy ziyareti kinder süprizden çıkan o dandik oyuncaklar gibi karşına çıkıveriyor.
Bağ,bahçe,şeftali,domates,erik,çocuklar,çocuklar, çocuklar,bağırış çağırış,el öpmeler,el öptürmeler manavgat şelalesi gibi akıp gidiyor gönlümün en serin kısımlarına.
Gidilip gelinen yer aralarında km başına babamın anneme ettiği küfürler kelime dağarcığımın gelişmesine sebep olsada sinir katsayım bir hayli arttığı için her an ateşlenme pozisyonunda yaşıyorum.
Eh babam ateşlenmeme çok yardımcı oluyor.
Lanet olsunlar,evime gelmeler,nefret ediyorum sizdenler, ne lanet çocuksunlar havada uçuşurken hooopppp bir sağ yumruk sol gözüme ulaşıyor azıcık şişirip kan oturtuyor ama ağzımdan çıkan sözcükleri engellemiyor hiç.
tatil mi demiştik.
1.73'lük bir anne 1.95'lik bir baba 1.76'lık bir kız çocuğuyla,kaçabileceğin hiçbir yer olmadan,kafanda tonla düşünce varken,dilinin kemiği hiç ama hiç yokken tatil'e yüklenilen anlamlar biraz değişiyor sanırım haliyle.
elimizde;
biraz kırılmış bir kalp,
hafif kırmızı bir gözaltı,
daha da yorulmuş bir beden,
yıllar sonra bulunan bir ilk aşk,
sonuçlarına katlanılan sözler...
filan falan kalıyor.

bu arada bir erkek, 12 yıl önce giydiğiniz elbiseyi bile hatırlıyorsa sanırım size aşık demektir.
yanılıyor muyum?