23 Eyl 2010

makas

kaçmaya çalışıyorum
ellerimin üstünde emekleyerek
ve
halıda kan izleri bırakarak.
sol avucumun tam ortasına giren
makas,
yarı açık arkamda duruyor.
bir tekme daha savuruyor,
olduğum yerde iki büklüm kalıyorum.
içimde bir yerler,
iyileşemeyecek kadar derin yaralar alıyor.
tek isteğim suya ulaşmak...
gözyaşlarımı siliyorum,
yüzüm sırf kan.
böyle ufak bir yara bu kadar çok kanamamalı...
büyüyen acı verme hırsını bastırmaya çalışıyorum,
dişlerimi sıkarak.
tek kelime etmiyorum yine,
içimde kocaman bir çığlık var;
dudaklarım tek çizgi.
emeklemeye devam.
kulaklarım uğulduyor
saçma sapan sözlerle.
elindeki tek kurşunla doldurulmuş
minik tabancayı görmezden geliyorum,
bir kez daha.
ben kaçmaya çalıştıkça,
o enseme daha hızlı bastırıyor.
haydi diyorum;
bitsin artık...
gözlerimi sımsıkı kapatıyorum,
akanlara aldırmadan.
sonra...
nasıl olduğunu anlayamadan
suyun içinde buluyorum kendimi.
buz gibi...
getiremiyor kendime.
kan akıyor,
o kadar çok ki.
pas gibi kokuyor.

aklıma ilk gelen şey
"avuçlarım kanıyor"" cümlesi oluyor.
psikopatlar gibi gülmeye başlıyorum
suyun içinde.
teşbih-i beliğlerden o kadar uzağım ki.

evet.
beni ne ilk yaralayışın ne de son,
biliyorum.
ama,
ilk kez dayanamıyorum,
ilk kez katlanamıyorum,
ve
ilk kez affedemiyorum.

titreme sırası sende şimdi,
içini samanla doldurup
evin tam ortasına diktiğin korkuluk
kargaları hiç kovmayacak artık.

üzgün değilim.

Hiç yorum yok: