6 Nis 2009

dibini gör hayallerinin


Herkes bana bu aralar ne istediğimi soruyor..
Çünkü gittikçe gerçekten çekilmez bir yaratık olmaya başladım..
Sürekli şikayet eden,durup dururken ağlamaya başlayan,gidicem ben köyüme dönücem diye söylenip duran bir tip düşünün..Ve biraz da cadılık şirretlik katın hah işte tam o benim..
Evet uzun süren düşünmeler sonucu ne istediğimi buldum...
Yanda gördüğünüz gibi bir yer düşleyin..
Burası Ibiza ... Hayallerimin gerçekliğe bürüneceği yer..
İşte tam bu koy da..Bir ev düşünün ahşap böyle bastıkça bazen gıcırdayan mis gibi çilek kokan..Büsbüyük bir verandası olduğunu düşünün...Hani şu Red-kit'in uğradığı kasabalarda ki ahşap evlerin hemen üstünde olan koltuk moltuk olan hah işte onlardan...Sallanan sandalyem orda minik bir sehpa üstünde kitaplar olan...Penceresinde radyosu asılı(evet tamam demode olabilir o yüzden hemen yanında bir de ıpod olsun) rüzgarın tatlı tatlı esip yüzümü yaladığı...
Hiçbir şey yapmadan oturabildiğin bir ev düşünün...
İşte böyle bir ev istiyorum sadece(?!!?!?!)Çok büyük olmayan ama çokta küçük olmayan...
Sürekli yaşamak sıkabilir bu yüzden arada sırada dünyadan sıkılıp kendi dünyamda kaybolmak istediğimde gidebileceğim bir yer olsun...
bence yeterli..
bahçesinde çocuklarım oynasın...Kendime buz dolu tekila-çilek karışımlı kokteyller yapabildiğim..
Sevgilimin elinde bi kova dolusu balıkla eve dönebildiği...
Tıpkı o brezilya dizilerinden fırlatılmış gülüşlerle ortalıkta dolaştığımız..Benim bahçıvanla kırıştırdığım sevgilimin hizmetçiyi sıkıştırdığı bölümleri çıkartarak tabi ki ;)
yaklaşık 1o dk'dır yani bu blogu yazarken sürekli güldüğümü farkettim..demek ki bugünlük gülme hakkımı bitirdim :)

Hiç yorum yok: