10 Oca 2011

yok olmak var olmaktan kolay

Ufacık bir çanta...
İçine bir kaç çift çorap,bir kaç iç çamaşırı,gece yatarken giymek için bir şeyler,bir hırka,bir pantolon...
Bu kadarmış,yanıma alabileceklerim,ihtiyacım olan her şey bu kadarmış...
Hırıldıyorsun...Yüzüne doğru yaklaşıp nefes alıp vermeni kaçıncı kez kontrol edişim hatırlamıyorum.
Bembeyaz bir odada,bembeyaz bir yatakta,bembeyaz saçlarınla daha bir küçülüp ufalmışsın gibi.
Ayağa kalkmaya çalışıyorum zorla ittiriyorum kendimi...Önce sol ayak sonra sağ ayak.
Sonra geldiğim yoldan tekrar geri dönüş,odaya,sana.
Bir fincan kahve elimde.Zift gibi tadı.Yüzüm nasıl hiç bilmiyorum.Şişmiş gözler ve sapsarı bir surat...eminim.
Ve sen hala uyuyorsun ve o melekler sanki dudaklarına bastırmamış unutman için cennettekileri.Yoksa geri dönüşün mü geldiğin yere?
Gözümü kapatıyorum..Derin nefesler alıp veriyorum ve sonra açıyorum gözlerimi..
Bana bakıyorsun gülümsemeye çalışarak...
"Saat kaç oldu kızım?"
"İki buçuğu geçiyor..."
"Uyumalısın sende,sapsarı olmuşsun"
Gülmeye çalışıyorum ve başarıyorum.
Ben;bu yüzden ordayım zaten.Zor durumların kurtarıcısı.Gözünün içine baktığında gözünün içini gülümsetebilen.Onun canı,Onun kanı,Onun lokumu...
"Hangi gece bu saatte uyuduğumu gördün sen benim,ben gecelerin kızıyım,yarasaya dönüşmediğim için şükretmeliyiz ki bu hiç hoş olmazdı."
Gülmeye çalışıyor..Canı acıyor,suratı kıpkırmızı oluyor,yine nefes alamıyor...Hemen oksijeni takıyorum yüzüne.Gözlerim doluyor. Hayır dolmamalı.Bunu yapamam.
"Seni güldürmemem gerekiyorsa ben neden burdayım anlamıyorum bir başkası olmalıydı yanında sıkıcı sıkıcı uyurdunuz"
Oksijeni çıkartıp,kıpkırmızı olmuş suratıyla gülümserken beceriksiz bir şekilde kızmaya çalışıyor;
"Güldürmeyi kesmelisin yoksa boğulacağım" diyip maskeyi tekrar yüzüne takıyor.
Birden sicim gibi akmaya başlıyor yaşlar.
Korkuyorum öyle çok korkuyorum ki...
"Daha fazla dayanamayacağını biliyordum" diyor.
Gülümsemeye çalışıyorum yine ve bu sefer hiç beceremiyorum.
"Hastanelerden nefret ediyorum burda olmak hiç hoşuma gitmiyor..biliyorsun" diyorum,burnumu aldığım peçeteye silerken.
Ağlamaya başladığın an burnunu silersen ağlamanın kesileceğini bilecek kadar ustayım bu konuda.
"Herkes çok sever hastaneleri sen neden böyle doğdun ki" diyerek alay ediyor benimle.
Kahkahayı patlatıyorum.
"Kısacık kesilmiş saçlarınla oğlan çocuğu gibi tüm bahçeyi birbirine katardın,üstün başın sürekli çamur içinde olurdu.6 yaşındaydın sanırım.Tarladan gelirken sana muşmula getirmemiştim bana küsüp,tüm öğlen benimle konuşmamıştın.
Tekrar onca yolu geri dönmüştüm sana muşmula getirdiğimde sırf kucağıma atla gülerek diye."
Hatırlıyordum..Hemde öyle iyi hatırlıyordum ki sanki dünmüş gibi..
Küstüğümü ve onun tekrar tarlaya gitmek için arkasını döndüğünü ve arkasından baktığımı...
Sana muşmula getireceğim diyerek beni tornavidaların,çivilerin ve çeşitli aletlerin içine girmemem için uyarışını ve benim muşmuşları getirdiğinde konuşacağım seninle şimdi küsüm deyip arkamı dönüşümü...
O andan önce onu son görüşümü...
O gittiğinde hemen aletlerin içine girdim tabi ki oynamaya, annemin koca adamı çocuk gibi oynatıyor şımartmayın bunu bu kadar cümleleri arasında...
Sol elimin baş parmağıyla işaret parmağı arasına hiçbir zaman nasıl girdiğini anlamadığım çivi...Kanlar..Çığlıklarım..Hastaneye gidişimiz..Biraz daha üste gelseymiş zarar görürmüş eli sözlerini ve birden kafasında kanlar ve elinde bir poşet muşmulayla içeriye giren lokumumu.
O anı öyle iyi hatırlıyorum ki.Kaybetme korkumu,canımın acısını tamamen unutuşumu,kucağına atlayıp sana ne oldu peki deyişimi,bana sımsıkı sarılışını,doktorun içeri girip size de dikiş atmalıyız demesini...
Ama onun elimi hiç bırakmamasını sürekli yüzüme bakıp canının acısını bana ver deyişini...
Sicim gibi akıyor yaşlar...
"Canının acısını bana ver" diyorum.
"İçime doğmuştu sanki hissettim diyor,eve dönüp haberi aldığımda nasıl geldiğimi bilmiyorum,nasıl düştüğümü ve başımın nasıl yarıldığınıda."
"Dikişli dikişli dolaşmıştık beraber ve ben bir daha asla muşmula yemedim o günden sonra ve asla sana arkamı dönmedim ayrılırken hep yüzünden baktım arkandan değil" diyorum.
Biraz daha soluyor oksijenden.Su istiyor veriyorum yatağın kenarına oturtup elimden tutuyor...
"Her şeyin bir zamanı var lokumum.Zamanı geldiğinde kimse dur diyemez,ne kadar dikkatli olsakta ne kadar uğraşsakta bunu sakın unutma.Yaşadıklarından sonra ne kadar güçlü olduğunu biliyorum her şeyin üstesinden gelebileceğini,yenilmeyeceğini. Yokolmak,varolmaktan kolay biliyorsun.Artık hep hazırlıklı olmak zorundasın,yaşımız geliyor.İnanmadığımı biliyorsun ama eğer ben yanılmış olursam cehennemde zaten karşılacağız seninle
ve bize atılan her oduna küfür edeceğiz" diyor gülümseyerek.
Elini sıkıyorum,yanağından kocaman öpüyorum.
"Tamam lokum dedem" diyebiliyorum sadece.O anlıyor,o biliyor. Çünkü o öyledir.O ekmektir,ben kaymak.
Ama insan buna nasıl hazırlıklı olabilir ki,istesede..
6 yaşında kendi canımın derdini unutup onun canı için gözyaşı dökerken..Ve o günden sonra hep kendi canımı unutup onların canı için yaşamışken...Şimdi onun böyle canı yanarken ve ben acısını alamazken...
Yokolmak,varolmaktan kolay diyorum sürekli.

"Bir sigara içsek ne güzel olurdu şimdi" diyor gözleri hala kapalı uykuya dalmadan önce..
"Başlarım senin sigarana ben bile içmiyorum bak" diyorum.
Gözlerimizin içi birbirine gülümserken,gözlerini kapatıyor, uykusuna kaldığı yerden devam ediyor.
Ben yine nefesini kontrol ediyorum sürekli.

Hiç yorum yok: