7 Nis 2011

Antijen

Başrol oynadığını sanan figüran,sürekli kendini nimetten sanmanın sınırlarını zorluyor.
Kafasını her sallayışında ağzından saçılan salyalar etrafındakilere bulaşıyor.
Asalaklığına yataklık eden bünyelerin bu durumdan zerre şikayetinin olmaması,
farkındalığa sahip olanların kanındaki beyaz küre sayısını düşürüyor.
Böylelikle pörsümüş bedenlere soktuğu sallanan dişlerini sökme isteği bünyelerinden yağ gibi kayıp gidiyor.

Kemiksiz dilinin günahını çekmeyeceğini bilmesi cehennemde olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Hiçbir zaman sahibi olamayacağını bildiği ama kendininmiş gibi davranmaktan vazgeçmediği kasap vitrininden;
seçtiği en güzel etleri parçalara ayırıp is içinde pişirip,yemeye çalışıyor.
Sallanan dişleriyle,yalamaktan öteye gidemiyor bu çalışma.
Lakin;
yerin yedi kat dibinde bile kendini gökyüzünde sanmasına neden olan egosuyla;
kuluçkaya hazır hale gelmemiş bünyeleri inandırma çabası hiç yok olmuyor.

Zaten...
Bir akbabanın leş yemekten vazgeçmesini beklemekle;
bir kuduzun ısırmaktan vazgeçmesini beklemek,
eşdeğer.

Hiç yorum yok: